-
1 akıl vermek
акыл бирү -
2 akıl vermek
v. advise, counsel -
3 akıl vermek
акъыл тын, гъэсэн, Iушы шIын -
4 akıl vermek
to counsel, to give advice to -
5 akıl
1) aklı almamak ( anlayamamak) nicht verstehen [o begreifen] können; ( olabileceğine inanmamak) nicht fassenaklı başında olmamak keinen klaren Gedanken fassen könnenaklı durmak ( fam) abschnallenaklın durur! ( fam) da schnallste ab!aklına gelmek draufkommenaklına estiği gibi konuşmak ( fam) frisch von der Leber weg redenaklından çıkmak entfallenbunu aklından çıkar! ( fig) das kannst du dir abschminken!bir şeyi aklından çıkarmak ( fig) sich etw abschminken2) Verstand m, Geist m; (us) Vernunft faklını başına almak [o toplamak] ( fig) Vernunft annehmenaklını kaçırmak/yitirmek ( fig) den Verstand verlierenbirinin aklını başına getirmek ( fig) jdn zur Vernunft bringenbirinin aklını başından almak ( fig) jdm den Kopf verdrehenaklını oynatmak wahnsinnig werdenbir şeyi \akıl etmek an etw denkenaklıma gelmiyor es fällt mir nicht ein, ich komme nicht draufbir şey aklına gelmek sich an etw erinnern, draufkommenbırak düşüneyim, aklıma gelecek lass mich nachdenken, dann komme ich drauf, lass mich nachdenken, dann fällt es mir (wieder) ein4) Rat mbirine \akıl vermek jdm einen Rat geben -
6 akıl
ра́зум (м) ум (м)* * *выпад. -klı1) ум, ра́зумaklı başka yerde — его́ голова́ за́нята други́м
2) па́мятьaklından çıkarmamak — не забыва́ть, держа́ть в голове́
adı aklımda kalmadı — его́ и́мя вы́скочило у меня́ из головы́
3) сове́тakıl almak — получи́ть сове́т
akıl danışmak — сове́товаться
akıl vermek — посове́товать, пода́ть мысль
••akıl için tarik / yol birdir — погов. у разу́мных то́лько оди́н путь
akıl para ile satılmaz — погов. ум за де́ньги не ку́пишь
akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış / beğenmiş — посл. ка́ждый счита́ет себя́ умне́е други́х
akıl yaşta değil, baştadır — погов. му́дрость в голове́, а не в бороде́
akıl kişiye sermayedir — погов. ум - бога́тство челове́ка
akıl akıldan üstündür — погов. ум хорошо́, а два - лу́чше
- bunu aklım almıyorakıl kişiye sermayedir — погов. ум - бога́тство челове́ка
- akıl almaz
- aklı başında
- aklı başında olmamak
- aklı başında değil
- aklı başından gitmek
- aklını başına almak
- aklını başına toplamak
- aklını başına devşirmek
- aklını başka yere vermek
- aklını bozmak
- aklını çalmak - aklı dağılıyor
- aklım duruyor
- akıllara durgunluk vermek
- aklına düşmek
- akıl erdirmemek
- bu işe aklım erdirmiyor - aklı fikri... de
- aklından geçirmek
- aklından geçmek
- aklına gelmek
- aklına getirmek
- aklı gitti
- akıl hastalığı
- akla hayale gelmez
- aklını kaçırmak
- aklını oynatmak
- akıl kârı değil
- aklı kesmek
- akıl öğretmek
- aklını peynir ekmekle yemiş
- aklına sığmamak
- akla sığmaz
- aklını şaşırmak
- aklı şaşmak
- aklı takılmak
- aklının terazisi bozuldu
- aklına uymak
- aklına yelken etmek
- aklı yerinde değil
- aklı zıvanadan çıkmak
- aklından zoru olmak -
7 akıl
",-klı 1. reason, intelligence; wisdom, discernment, discretion. 2. mind, comprehension. 3. memory. 4. idea, opinion, thought. 5. advice. -dan 1. from memory. 2. by the use of one´s imagination. -ımda I haven´t forgotten it./I have it in mind. - akıl, gel çengele takıl. colloq. I don´t see how we can solve this problem. - akıldan üstündür. proverb It pays to consult others. - almak /dan/ to ask (someone´s) advice, consult (a person). -ını almak /ın/ to charm, bewitch, fascinate. - almamak to be incredible. -ı almamak /ı/ 1. not to understand. 2. not to believe that (it) is possible. 3. to find (it) unacceptable. - almaz unbelievable, inconceivable. -ı başında sensible, (someone) who has his/her head screwed on right. -ını başına almak/toplamak/devşirmek to come to one´s senses. -ını başından almak /ın/ 1. to deprive (someone) of his/her senses, leave (someone) unable to think straight. 2. to scare (someone) silly, scare the wits out of. -ı başından bir karış yukarı/yukarıda impulsive, rash, impetuous, (someone) who does the first thing that comes into his head. -ı başına gelmek 1. to come to one´s senses, sober down. 2. to come to. -ı başından gitmek 1. to be overwhelmed, be beside oneself. 2. to faint. -ı başında olmamak 1. to be confused, be unable to think straight. 2. to be unconscious. -ını başka yere vermek to let one´s mind wander. -ınla bin yaşa! You´re really thinking today! (said sarcastically to the author of an idea one finds absurd). -ı bokuna karışmak vulg. 1. to be frightened to death. 2. to be overcome with joy. -ını bozmak /la/ to be obsessed (with). - bu ya! colloq. We/He thought it was a good idea! -ını çalmak /ın/ 1. to enchant, fascinate, charm, captivate. 2. to influence, sway. -ını çelmek /ın/ 1. to dissuade from a good intention, cause (one) to give up a decision. 2. to corrupt, lead astray. -dan çıkarmak /ı/ to forget all about (it), give up the idea (of). -ı çıkmak to worry oneself sick, be near panic. -ından çıkmak to slip one´s mind. -ından çıkmamak 1. to stick in one´s mind. 2. to go around and around in one´s head. -ının çivisi eksik not very bright; screwy, cracked. -ı dağılmak to be unable to concentrate. - danışmak /a/ to consult, ask (someone) for advice. - defteri colloq. notebook. - doktoru colloq. psychiatrist. -ını durdurmak /ın/ (for something) to make (someone) unable to think straight. -lara durgunluk vermek (for something) to blow one´s mind. -ı durmak to be openmouthed with astonishment. -ına düşmek 1. to come back to one´s mind. 2. to come into one´s mind, strike one. - eksikliği mental deficiency. - erdirememek /a/ to be unable to fathom. -ı ermek 1. /a/ to understand, grasp. 2. to be mentally mature. - ermemek /a/ 1. not to be able to conceive of; to find inconceivable. 2. to find unacceptable. -ına eseni yapmak to act on impulse, do whatever comes into his/her head. -ına esmek to come into one´s head. - etmek /ı/ to think of (doing something) (at the right time). -ı evvel pretentious about one´s wisdom. - fikir mind: Allah akıl fikir versin! May God cause you to think straight! Aklın fikrin neredeydi? Why didn´t you think? Cafer´in aklı fikri tiyatroda. All Cafer thinks about is the theater. -ından geçirmek /ı/ to happen to think (of). -ından geçmek to occur to one, pass through one´s mind. -a gelmedik unanticipated. -ına gelmek 1. to occur to one. 2. to come back to one´s memory. -ıma gelen başıma geldi. colloq. What l was afraid of has happened. -ına geleni söylemek to speak without thinking. -ına geleni yapmak to act on impulse, do whatever comes into his/her head. -a gelmeyen başa gelir. proverb You can´t always anticipate everything. -a gelmez inconceivable; not anticipated. -ına getirmek 1. /ı, ın/ to remind (someone) of. 2. /ı/ to consider, think (of). -ı gitmek 1. to be confused, be perplexed. 2. /a/ to be taken (by). -ı gözünde (one) who believes only what he sees. - harcı olmamak /ın/ (for something) to be -
8 oranlamak
1. أحصى [أَحْصَى]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek2. احتسب [اِحْتَسَبَ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek3. حسب [حَسَبَ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek4. حصر [حَصَرَ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek5. خمن [خَمَّنَ]Anlamı: akıl yoluyla hüküm vermek, tahmin etmek6. عد [عَدَّ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek7. عدد [عَدَّدَ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek8. قدر [قَدَّرَ]Anlamı: akıl yoluyla hüküm vermek, tahmin etmek
См. также в других словарях:
akıl vermek — akıl öğretmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
akıl — is., klı, Ar. ˁaḳl 1) Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us 2) ruh b. Bellek Hâlâ aklımda o tufan yağmuru. C. S. Tarancı 3) Öğüt, salık verilen yol Bu aklı size kim verdi. 4) Düşünce, kanı Şimdiki aklım olsaydı bu dükkânın yerine aç bir kahve! A. K … Çağatay Osmanlı Sözlük
akıl öğretmek — birine nasıl davranacağını göstermek, yol göstermek, akıl vermek Molla saf bir ortak samimiyetiyle ona akıl öğretti. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
akıl yürütmek — 1) herhangi bir konuda fikir vermek 2) tahminde bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kestirmek — i 1) Kesme işini yaptırmak 2) Akıl yolu ile gerçeğe yakın bir yargıya varmak, tahmin etmek Ben bu kadar şeyi kestiremez miyim? M. Ş. Esendal 3) Kesilmesini sağlamak, kesilmesine yol açmak Bebeğin sütünü limon sıkarak kestirdi. 4) Karar vermek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
oranlamak — i 1) Ölçmek, hesaplamak, hesap etmek 2) Akıl yoluyla gerçeğe yakın olduğuna inanılarak hüküm vermek, tahmin etmek 3) Karşılaştırmak, kıyaslamak 4) i, le Eşit tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tütmek — nsz, er 1) Duman veya buhar çıkarmak Dumanı tütmekte olan bir vapuru görerek artık yerine dönmeyi akıl etti. H. Taner 2) Dumanı geri vermek Kahvelerin içi tüten ocakla göz gözü görmez bir hâldeydi. S. F. Abasıyanık 3) mec. Yaşamak, varlığını… … Çağatay Osmanlı Sözlük
us payı — is. Akıl dersi Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller us payı vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hocalık etmek — 1) öğretmenlik yapmak Mülkiyede Osmanlı tarihi alanında hocalık, müdürlük, yazarlık etmiş. R. E. Ünaydın 2) mec. akıl öğretmek, öğüt vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük